Reklam
Halil Çini

Halil Çini

h.cini@mynet.com

HİCRİ YILBAŞI

27 Ekim 2014 - 11:29


Aşure ayı!



Muharrem ayı!



Hicri Yılbaşı!



Üçü aklınızı karıştırmasın. Üçü de aynı manada ve anlamda. kısacası hepsi aynı.



Muharrem ayına şükürler olsun ki kavuştuk. Öncelikle hepinizin muharrem ayını tebrik ediyorum.



Birçoğunuzun aklına doğal olarak ‘Hicri yılbaşı ne demek?’ diye bir soru gelebilir.



İşte Hicri Yılbaışa’nın cevabı.



Peygamber efendimiz Hz. Muhammed aleyhisselam, miladi 571’de 20 Nisan'a rastlayan, Rebiulevvel ayının 12. pazartesi sabahı, Mekke’de doğdu. 622’de Mekke’den Medine’ye hicret etti. 20 Eylül Pazartesi günü, Medine’nin Kuba köyüne geldi. Bu tarih Müslümanların şemsî yılbaşı oldu. O yılın Muharrem ayının 1. günü de, hicri kamerî yılbaşı oldu. Muharrem ayının birinci gecesi [bu sene için, 25 Ekim Cumartesi'yi, 26 Ekim Pazar'a bağlayan gece] Müslümanların yılbaşı gecesidir. Bu geceyi ihya etmeli ve saygı göstermelidir. Saygı göstermek, günah işlememekle olur. Zilhicce ayının son günü ve Muharrem ayının birinci günü oruç tutan, o yılın tamamında oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. Bir hadis-i şerifte, (Ramazandan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur) buyruldu.



İslamiyet’ten önce Araplar, Muharrem ayında savaşmak isteyince, o yıl Muharrem ayının ismini, sonraki aya koyarlar, sonraki ayın ismini, Muharrem ayına takarlardı. Böylece, haram ay, Muharrem ayından bir sonraki ay olurdu. Tövbe suresinin 37. âyet-i kerimesi geldi, ayların yerlerini değiştirmeyi yasak etti. Kur’an-ı kerimde bildirilen ve dinde kullanılan Arabî ayların bir yılı, bir güneş yılından on gün kısadır.



Hicrî kamerî aylar, hicrî şemsî ve miladî aylara göre, on gün önce gelmektedir. Bunun için Müslümanların mübarek günleri veya geceleri, şemsî yıllara göre, her yıl on gün önce olur, çünkü mübarek günler, güneş aylarına göre değil, kamerî aylara göre kutlanır. Dinimiz böyle emretmektedir. İslamiyet’te, güneş yılının ayları içinde sayılı bir mübarek gün yoktur. Mübarek geceler, hicrî kamerî yıl ile kutlanır. Bütün ibadetlerde ve dînî faaliyetlerde kamerî aylar esas alınır. Hac, oruç, kurban ve bayram günleri, kamerî aylara göre tespit edilir.



Haccı, Allahü teâlânın bildirdiği Zilhicce ayında yapmayıp da, miladî bir ayda, mesela ocak ayında yapmak; orucu ramazan ayında değil de, şubat ayında tutmak, dini değiştirmek olur. Bütün mübarek geceler de kamerî aylara göre tespit edilir.



Aşure kelimesi “10” manasına gelen “aşır”dan alınmıştır. Muharrem ayının 10’uncu gününe Aşure günü denilmektedir. Aşure gününün tarihî geleneği çok eskilere dayanmaktadır. Araplar, İslam’dan önce Cahiliye Döneminde bile aşure orucu tutarlardı. Bu orucu Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz de Mekke döneminde tutmuştur. Medine’ye hicret edince bu orucu yine tutmuş ve tutulmasını da emir buyurmuştu.



Ramazan orucu farz kılınınca onun tutulmasını isteğe bırakmıştır. Bundan sonra dileyen tutmuş, dileyen de terk etmiştir. Cahiliye döneminde Arapların Kâbe’ye karşı saygıları olduğu gibi aşure gününe de saygıları vardı. Bu günü oruçlu geçirirlerdi. Yahudiler de aşure gününü hem oruç tutarak, hem bayram yaparak kutlarlardı. Ebu Musa (radıyallahü anh), Hayber Yahudilerinin aşure günü oruç tuttuklarını, o günü bayram ittihaz ettiklerini, kadınlarına ziynetlerini ve güzel elbiselerini giydirdiklerini söylemiştir.



Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine-i Münevvere’ye geldikleri zaman Yahudileri aşure gününde oruç tutarken bulunca onlara “Bu oruç tuttuğunuz gün nedir?” diye sormuş. Yahudilerin de “Bu büyük bir gündür. Allah bu günde Musa ve kavmini kurtardı. Firavun ve kavmini suda boğdu. Musa da buna şükrane olarak oruç tuttu” diye cevap vermeleri üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) “Öyle ise biz Musa’ya sizden daha yakın ve daha evlayız” buyurarak o gün kendisi oruç tutmuş ve Eshabına da oruç tutmalarını emir buyurmuştur. Resûlullah efendimizin aşure günü oruç tutup, Eshabına da oruç tutmayı emir buyurmaları, bu orucu Yahudilerden öğrenip de tuttuğu anlamına gelmez. Çünkü, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) aşure orucuna Yahudilerden aldığı bilgiden sonra başlamamıştır...



 



        Yeniden buluşmak dileği ile…



 



 


Bu yazı 512 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum