Şanlıurfa… Bir yanda yüzlerce yıllık gelenekleriyle dimdik ayakta duran kadim bir şehir; diğer yanda ceplerimize sığan ama hayatlarımızı kökten değiştiren akıllı telefonlar, sosyal medya, yapay zekâ ve hızla dönüşen bir dünya. Bu iki gerçeklik arasında sıkışmış bir kuşak var: Urfa’nın gençleri.
Bugün Urfa’da genç olmak, iki farklı çağda aynı anda yaşamak gibi. Evde töre konuşur, sokakta mahalle kültürü hüküm sürer; telefonda ise dünya… Bir TikTok videosunda Amerika’dakiakranını görürsün, YouTube’da Tokyo’da gece hayatını, Instagram’da Avrupa’nın özgür yaşamını. Sonra kapıyı kapatıp evine girersin:
“Bizim oralarda öyle olmaz.”
İşte çatışma tam da burada başlıyor.
Töre, Urfa’da hâlâ hayatın ritmini belirleyen güçlü bir yapı. Doğru davranmanın kuralları, büyüklerin söz hakkı, ailenin beklentisi, toplumun bakışı… Bunlar gençlerin adım atarken bin kez düşünmesine sebep oluyor. Töre bazen sever, korur; bazen sınırlar, boğar.
Özellikle genç kadınlar için her adım daha da dikkatle atılır. “Kız kısmı”na yüklenen beklentiler, mahalle dedikodusu, kardeşlerin sorumluluğu vb… Genç erkekler de farklı değil; onlara biçilen roller, “ağır abi” algısı, namus üzerinden yüklenen sorumluluklar… Hepsi omuzda görünmeyen ama ağırlığı hissedilen bir yük.
Diğer tarafta teknoloji var. Urfa’nın en ücra mahallesindeki bir genç, dünyayı sadece bir ekranla avucunun içine alabiliyor. Kendini ifade edebileceği platformlar, yeni meslekler, dijital fırsatlar, oyunlar, içerik üretimi, online eğitim… Gençler bunlarla nefes alıyor.
Fakat teknoloji aynı zamanda yeni bir baskı da oluşturuyor:
Başarılı olma baskısı, görünür olma ihtiyacı, kendini kanıtlama çabası, “herkesin mutlu olduğu” illüzyonu…
Bir yanda törenin sıkı kuralları, diğer yanda teknolojinin sınırsızlığı… İkisinin arasında salınan genç bir ruh hali…
“Hangisi doğru?” Sorusunun cevabı net değil
Bugünün Urfa genci, iki dünyanın ortasında bir denge arıyor. Ne töreyi tamamen yok sayabiliyor ne de teknolojinin büyüsünden kaçabiliyor. Köklerine bağlı olmak istiyor ama modern dünyanın sunduğu imkânlardan da geri kalmak istemiyor.
Belki de asıl mesele, “hangisi doğru?” sorusunu sormak yerine, “bu iki dünya nasıl yan yana yaşar?” diye düşünmek.
Yeni kuşak yeni bir Urfa kuruyor
Aslında sokaklara iyi bakınca bunu görebiliriz.
Kafe köşelerinde ders çalışan gençler…
YouTube’da yemek tarifi çeken Urfalı kızlar…
Instagram’da el sanatı pazarlayan girişimciler…
Oyun tasarlayan lise öğrencileri…
Bir yandan da aile büyüklerine saygısını sürdüren, düğünlerde halay başı olan, dini ve kültürel değerleri yaşayan bir gençlik…
İşte bu gençler, töre ile teknolojiyi kavga ettirmeden yan yana kullanmanın yollarını buluyor.
Son söz
Şanlıurfa’da genç olmak zor, evet… Ama aynı zamanda güçlü kılan bir şey bu zorluk. Bir ayağı tarihte, diğer ayağı gelecekte duran bir gençlik, doğru yönlendirilirse bu şehrin kaderini değiştirebilir.
Belki de Urfa’nın asıl umudu, töre ile teknolojinin arasında sıkışmak zorunda kalmayan; ikisini birlikte dönüştürebilen bu yeni kuşaktır.


YORUMLAR