Reklam
Hamit DERMAN

Hamit DERMAN

hamitderman@hotmail.com

Asalet mi Maharet mi Önemli?

10 Ekim 2025 - 08:58

Tarih kitaplarını açtığınızda karşınıza hep büyük hanedanlar, köklü aileler, soyluluk unvanları çıkar. İnsanların bir dönem, “Ben şu ailenin mensubuyum, şu aşiretin mensubuyum” diyerek kendini yüceltmeye çalıştığını görürsünüz. Oysa Napolyon Bonaparte, bu düzenin tam kalbine bir hançer gibi saplanan bir cümle kurdu: “Asaletim, benimle başlar.”
Bu söz, aslında yalnızca bir meydan okuma değil; aynı zamanda bir gerçeğin haykırılışıdır. Napolyon, soylu bir aileden gelmiyordu. Onu imparatorluk tahtına çıkaran şey, atalarının unvanları değil, kendi aklı, stratejisi ve azmiydi. İşte bu yüzden onun asalet anlayışı, doğuştan gelen bir ayrıcalıktan çok, bireyin kendi emeğiyle ürettiği değerlerde karşılık buldu.
Bugün hâlâ etrafımıza baktığımızda benzer bir tabloyla karşılaşmıyor muyuz? Kimileri hâlâ “Benim dedem şunu yapmış, babam şuradan gelmiş” diyerek kendini tanımlamaya çalışıyor. Oysa biz biliyoruz ki, dedelerimizin gölgesinde yaşamak bir onur değildir; kendi gölgemizi oluşturabilmek onurdur. Bir kökün dallarında sallanmak kolaydır ama toprağı delip kendi kökünü salmak cesaret ister.
Toplum olarak da sık sık bu sınavla karşılaşıyoruz. Eğitimde, siyasette, iş dünyasında… Kayırmacılık ve soy bağı üzerinden yürüyen düzenler, bireyin kendi emeğiyle yol almasını çoğu zaman zorlaştırıyor. Ama unutmayalım: Asıl asil olan, eline fırsat verilmediğinde bile yolunu açabilendir. Kapılar kapandığında, kendi anahtarını dökebilendir.
Gençlere hep şunu söylüyorum: Soyadınız size bir kapı açabilir, belki birkaç adım öne geçirir. Ama asıl mesele, o kapıdan içeri girdikten sonra kendi duruşunuzu sergileyebilmektir. Aksi hâlde, sizden öncekilerin başarılarının gölgesinde bir ömür tüketmekten öteye gidemezsiniz.
Napolyon’un sözünden çıkarılacak ders çok açık: İnsan, nereden geldiğiyle değil, nereye yürüdüğüyle tanımlanır. Eğer bugün dürüstsek, üretiyorsak, kendi alın terimizle bir değer inşa ediyorsak; işte asalet orada başlar.
Sonuçta gerçek soyluluk, soy ağacının dallarında değil; insanın kendi kalbinde, kendi emeğinde yeşerir. Soyla övünmek, geçmişin mirasını tüketmektir; kendi onuruyla yaşamak ise geleceğe bırakılacak en büyük mirastır.
 

Bu yazı 380 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum